2019 - Cilt 3 - Sayı 3

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 19 / 19
  • Öğe
    Pediatrik herediter multipl egzostozis hastalarında ağrı ve depresyon
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Aycan, Osman Emre
    Amaç: Çalışmamızda Herediter Multipl Egzostozis (HME) hasta grubunda başta ağrı olmak üzere hastalığa ait komplikasyonların çocuk ve adölesan dönemdeki etkilerini değerlendirmeyi amaçladık. Hastalar ve Yöntem: 10-19 yaş arası 72 (37Erkek/ 32Kadın) hasta değerlendirmeye dahil edildi. Ortalama yaş 13.8±2.6 idi. Hastaların demografik verileri, lezyonların ilk ortaya çıktığı yaş, lezyon sayıları, deformite varlığı ve VAS skoru ile ağrı durumları değerlendirildi. Çalışmaya katılan hastalara, ağrının yaşam kalitesi üzerine etkilerini değerlendirmeye yönelik bir anket yöneltildi. Depresyon değerlendirmesi 17 yaş ve altı hastalarda Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇDÖ) ve 18 yaş ve üstü hastalar için Hamilton Depresyon Ölçeği (HAM-D) ile değerlendirildi. Grup değişkenlerinin frekans ve yüzdelik değerleri, iki grup ortalaması arasındaki farkları belirlemede “t-testi”; ikiden fazla ortalamanın karşılaştırılmasında; tek yönlü varyans analizi kullanıldı Bulgular: Hastaların %68.1’i (n=49) HME nedeniyle bir veya daha fazla cerrahi girişim geçirmiş olgulardan oluşmaktaydı. Ağrı, hastaların %72.2’sinde (n=52) en belirgin şikayet idi. Ağrıyı başlatan en sık sebepler hastaların %52.8’inde koşma iken, %50’sinde kontakt sporlar (futbol, basketbol vb.) idi. Hastaların %31.9’u ağrının günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayabildiğini bildirirken ortalama tüm gruplarda ortalama VAS skoru 7.4±2.4 idi. VAS skoru azaldıkça ÇDÖ puanlarında anlamlı bir artış tespit edildi. (p=0.005) Yüksek ÇDÖ ve HAM-D puanlarının geçirilen ameliyat sayısı (p=0.015), bir aydaki ağrılı gün sayısı (p<0.001), düşük VAS skoru (p=0.005) ve ekstremitelerde yer alan lezyon sayıları (p=0.003) ile anlamlı olarak ilişkili olduğu belirlendi. Sonuç: Ağrı pediatrik HME hastalarında sosyokültürel aktiviteleri ve etkileşimi kısıtlayabilen en önemli sorunlardan biridir. Geçirilen ameliyat sayısı, bir ayda yaşanan ağrılı gün sayısı, düşük VAS skorları ve artmış lezyon sayıları HME hastalarında yaşam kalitesini negatif etkileyen ve pediatrik yaş grubunda depresyona yol açabilen faktörlerdir. HME hastalığın süresi pediatrik hastalarda depresyon ile ilişkilidir.
  • Öğe
    Diabetes mellitusun parkinson hastalığında non-motor semptomlar üzerine etkisi
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Pekel, Nilüfer Büyükkoyuncu
    Amaç: Bu çalışmada diabetes mellitusun (DM) Parkinson hastalığında (PH) görülen non-motor semptomlar üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntemler: Nöroloji polikliniğinde PH tanısı ile takipli, DM olan 30, DM olmayan 73 hasta çalışmaya dahil edildi. Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ) uygulandı ve Hoehn Yahr Evrelemesi (HYE) yapıldı. Her iki gruba Non-motor Semptomlar Anketi (NMSA), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Hamilton Anksiyete Ölçeği (HAÖ), Pitsburg Uyku Kalite Ölçeği (PUKÖ), Epworth Gündüz Uykululuk Ölçeği (EUÖ) ve Uykusuzluk Şiddet İndeksi (UŞİ) uygulandı. Bulgular: İki grup arasında HAÖ, BDÖ, UŞİ, EUÖ puanları arasında anlamlı fark yoktu. Diyabeti olan ve olmayan gruplarda depresyon, anksiyete bozuklukları ve gündüz uykululuğu görülme oranları açısından anlamlı fark yoktu. PUKÖ’ne göre uykusu kötü olanların oranı aynıydı. Non-motor semptomlar anketinin tüm soruları ayrı ayrı değerlendirildiğinde ‘’aşırı terleme oldu mu?’’ sorusuna evet cevabı verenlerin oranı diyabetli grupta anlamlı derecede yüksekti (p=0.036). Diyabeti olan Parkinson hastalarında aşırı terleme görülme oranı, diyabeti olmayanlara göre 13 kat yüksek bulundu. Sonuç: Diyabet, Parkinson hastalarında aşırı terleme oranını arttıran bir parametre olarak karşımıza çıkmaktadır.
  • Öğe
    Bromelain improved long-term erythema multiforme attacks induced by herpes simplex infection: A case report
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Aktaş, Habibullah
    Erythema multiforme is an immune- mediated skin disorder characterized by erythematous target –like macules, papules and plaques commonly located over distal extremities as well as mucosal involvement. It is mostly induced by herpes simplex infections and various medications. Recurrences of herpes simplex infections result in new erythema multiforme lesions in immunologically susceptible people. Therefore, suppressing herpes reactivations also suppresses erythema multiforme attacks. Antiviral medications such as acyclovir, valacyclovir and famciclovir have limited capacity to prevent such recurrences due to their inadequate efficiency after continuous use . Those patients usually seek an absolute remedy to prevent recurrences. Bromelain is a well-known herbal supplement containing proteolytic enzymes produced from pineapple plant. It has been used in many clinical conditions including sinusitis, sports injuries and neoplastic diseases for years with a great safety profile. Herein, we present a young female patient with long -term erythema multiforme attacks induced by herpes simplex infections. She became free of disease after using oral bromelain 500 mg twice a day for one year.
  • Öğe
    Eklem hastalıkları ve cerrahisi dergisinin bibliometrik analizi: Bölüm-1: SCI-E öncesi dönem
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Aslan, Ahmet
    Amaç: Bibliyometrik analizler; bilimsel dergilerin iç değerlendirilmesinin yapılması ve etki değerinin arttırılmasına yönelik editöryal politikaların belirlenmesi açısından önemlidir. Bu makalede Eklem Hastalıkları ve Cerrahisi (EHC) Dergisinin bibliyometrik verilerin tanımlanması ve atıf almasını etkileyen faktörler araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Retrospektif bibliyometrik olarak dizayn edilen bu çalışmada: Yayımlandığı ilk sayısından bu yana 30 yılık süreçteki EHC tüm makaleleri gözden geçirildi. Çalışmanın bu ilk bölümünde SCI-E öncesi dönem araştırıldı. Makalelerin yazar, kurum, çeşit ve konu özellikleri değerlendirildi. Atıf almayı etkileyen faktörler analiz edildi. Kategorik veriler için ki-kare, sayısal veriler için Anova testi ve posthoc karşılaştırmada t testi kullanıldı. Bulgular: Değerlendirilen toplam 688 makaleden 134 ü (%19,5) en az bir atıf almıştır. Bu çalışmada atıf almayı etkileyen en önemli faktör; makalelerin tam metinine internetten ulaşılabilmesi olmuştur (p<0,01). Ayrıca makale dili de atıf almada anlamlı bulundu (p=0,026). Makale başına ortalama yazar sayısı 3,8 ve atıf sayısı 0,7 olarak bulundu. Makalelerin en çok Üniversitelerden gönderildiği tespit edildi. Sonuç: Bilimsel bir derginin gelişim süreci içerisinde bazı mesafeler kat etmesi gerekmektedi. Dergide yayımlanan makalelerin tam metinlerine web ortamında erişilebilir olması, atıf almada önemli bir etkendir. Ayrıca özgün araştırma ve derleme türü makalelerin daha çok atıf alabileceği değerlendirilmiştir. Bununla birlikte iyi seçilmiş bir olgu sunumu da atıf alabilir. Son olarak uluslararası atıf açısından yurtdışı ve İngilizce makaleler avantajlı olabilir.
  • Öğe
    Akut distal biseps tendon rüptüründe modifiye çift insizyonla tamir tekniğinin erken sonuçları.
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Sever, Gökhan Bülent
    Amaç: Bu çalışmanın amacı distal biseps tendonu total rüptürü olgularında modifiye çift insizyonla tamir tekniğinin klinik ve radyolojik sonuçlarını ve komplikasyon oranlarını paylaşmaktır. Hastalar ve Yöntemler: 2014- 2017 tarihleri arasında akut distal biseps braki tendon rüptürü olan 8 olguda modifiye çift insizyon tekniği ile tamir yapıldı. Klasik teknikten farklı olarak sütürler tuberositas radii'den dorsale menisküs dikiş aparatı yardımı ile gönderildi. Tendon, tuberositas radii'de hazırlanan alana transosseoz sütürler ile tespit edildi. Ortalama 36.3 (13-60) ay takip sonrasında hastalar son kontrolde Mayo Elbow Performance Score (MEPS) , nörolojik muayene ve röntgen incelemesi ile değerlendirildi. Bulgular: Sağlam tarafla karşılaştırıldığında aktif eklem hareket açıklığının aynı olduğu görüldü: Fleksiyon 132.8º (120-150º), ekstansiyon 0.2º (0-5º), supinasyon 83.2º (75-90º), pronasyon 85º (75-90º). Ortalama MEPS skoru 93.3 (86-100) saptandı. Hiç bir olguda nörolojik komplikasyon, tendon re-rüptürü, radioulnar sinostoz (RUS) veya heterotropik ossifikasyon (HO) görülmedi. Sonuç: Akut distal biseps braki tendon total rüptürlerinde modifiye çift insizyon tekniği ile tamir dirsek eklem hareket açıklığının tekrar kazanılmasında başarılıdır ve iyi klinik sonuçlara sahiptir.
  • Öğe
    Acil servise geriatrik hastaların 72 saat içerisindeki tekrar başvuruları
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Aslaner, Mehmet
    Amaç: Geriatrik hastaların acil servise (AS) üç gün içerisindeki tekrar başvuruları ile ilgili literatürde yeterli veri yoktur. Bu çalışma ile bu hastaların karakteristik özelliklerini belirlemek ve sonrasında 90 günlük mortalite sonuçlarını saptamak amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışma Ocak 2018 tarihinde ikinci basamak bir devlet hastanesi acil servisinde gerçekleştirildi. Hasta popülasyonu 65 yaş ve üzeri hastalardan seçildi. Hastaların ilk başvuru ve 72 saat içerisindeki ikinci başvuru kayıtları not edildi. Bulgular: Çalışma süresince 1422 geriatrik hasta AS’e başvurdu ve bu hastalar içerisinde 85 (%6) hasta 72 saat içerisinde tekrar AS’e başvurdu. Bu hastaların %54,1’i kadındı ve hastaların ortanca yaşı 74’tü (IQR 70-80). Tekrar başvuru yapan geriatrik hastaların %77,6’sı (n=66) ilk başvurusu ile benzer şikâyetlere sahipti. Tekrar başvuruları farklı tanılarla gerçekleşen hastaların 90 günlük mortalite oranları, aynı tanı ile başvuranlara göre daha yüksek izlense de aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (%26,3 ve %13,6; sırasıyla). Tüm tekrar başvurular içerisinde mortalite sonuçlarına bakıldığında, hastaların %16.5’inde (n=14) 90 gün içerisinde mortalite izlendi. Sonuç: Geriatrik tekrar başvuru oranları literatürle kıyaslandığında bir miktar daha yüksek izlendi. Benzer tanılarla tekrar başvuru oranları oldukça yüksekti. Çalışma içerisinde yaklaşık her altı hastadan birinin 90 gün içerisinde mortalite ile sonuçlandığı görüldü.
  • Öğe
    Yumurta alerjisi olan süt çocuklarında kızamık kızamıkçık kabakulak aşılama deneyimi
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Sayar, Esra Hazar
    Amaç: Besin alerjisi sıklığı dünya genelinde artış göstermektedir. Yumurta alerjisi süt alerjisinden sonra çocuklarda 2. sıklıkta görülmektedir. Kızamık, kızamıkçık, kabakulak (KKK) aşısı, kızamık ve kabakulak virüsünün tavuk embriyo kültürlerinde üretilmesi nedeniyle eser miktarda yumurta proteini içermektedir. Bu nedenle yumurta alerjisi olan çocuklarda aşılamada çekinceler oluşmaktadır. Çalışmamızda yumurta alerjisi nedeniyle değerlendirilen süt çocuklarının 1 yaş KKK aşılaması sonrasında yan etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Hastanemiz Çocuk Alerji İmmünoloji polikliniğinde Şubat 2018- Nisan 2019 tarihleri arasında yumurta alerjisi nedeniyle takip edilen ve kliniğimizde 12. ayda KKK aşısı uygulanmış olan 44 olgu çalışmaya alındı. Olguların demografik verileri, klinik bulguları, cilt prick testleri, bakılmış olan vakaların total IgE, eozinofil, alerjen spesifik IgE düzeyleri, aşılama sonrası yan etki profilleri retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Olguların 24’ü (%54,5) kız, 20’si (%45,5) erkekti. Hastaların 31’inde (% 70,4) atopik dermatit, 7’sinde (%15,9) ürtiker/döküntü, 6’sında (%13,6) reaktif havayolu hastalığı tanıları mevcuttu. Olguların cilt prick testlerinde; 31 olguda (% 70,5) yumurta beyazı, 26 olguda (%59,1) yumurta sarısı ile pozitif reaksiyon saptandı. KKK aşılaması yapılan 44 süt çocuğundan 4’ünde (%9) reaksiyon gözlenmiş olup 3 olguda ilk 4 saatte, 1 olguda ilk 24 saatte reaksiyon gelişmiştir. Olguların hiçbirinde hayatı tehdit eden ciddi reaksiyon gözlenmemiştir. Sonuç: Bağışıklamanın önemi dikkate alındığında; anaflaksi riskinin düşük olması nedeniyle yumurta alerjisi olan çocuklarda aşının güvenle yapılabilir. Ancak atopik çocuklarda aşının, acil müdahale edilebilecek uygun koşullarda yapılması ve uygun süre gözlem altında kalmalarının önemli olduğunu düşünüyoruz.
  • Öğe
    The role of arthroscopic decompression in subacromial impingement syndrome
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Atik, Aziz
    Aim: The aim of this study was to evaluate the clinical results of patients who had arthroscopic subacromial decompression for the diagnosis of subacromial impingement syndrome which is characterized by compression of the coracoacromial arc on rotator cuff tendons. Patients and Methods: We have evaluated the Constant scores, rest VAS and motion VAS scores of 25 patients who had arthroscopic subacromial decompression after six months of failed conservative treatment, at the preoperative day, 15th day and 6th month after the operation. Results: There was a statistically significant difference between pre-operative and 15th day / 6th month scores with Mann Whitney U test (p <0.0001). We found that the patients’ pain decreased and shoulder functions improved statistically. Conclusion: We believe that the choice of treatment for early stages of subacromial impingement syndrome is conservative, but if complaints persist even six months after conservative treatment, then arthroscopic subacromial decompression is a good choice of treatment.
  • Öğe
    The relationship between blood neutrophil to lymphocyte ratio and tumor size, tumor number, macrovascular invasion in patients with hepatocellular carcinoma
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Çakır, Özlem Özer
    Aim: We aimed to show the relationship between blood neutrophil to lymphocyte ratio that is systemic inflammatory marker and tumor s ize, tumor number, macrovascular invasion at the time of diagnosis in patients with hepatocellular carcinoma. Methods: A total 48 patients diagnosed with hepatocellular carcinoma were included in our study. The patients were divided into two groups according to the median neutrophil to lymphocyte ratio. Results: A total of 48 patients (11 female, 37 male) were included in our study. The mean age of the patients were 67.18±9.51 years-old. The median neutrophil to lym-phocyte ratio was 3.17. There were significant association between neutrophil to lym-phocyte ratio > 3.17 and macrovascular invasion, the tumor number> 3, the tumor size> 5 cm, Child-Turcot-Pugh score, Model for End-stage Liver DiseaseSodium score, C-reactive protein and blood sodium level (p: 0.005, p: 0.009, p< 0.001, p: 0.003, p:0.008, p: 0.035 and p < 0.001, respectively). Multiple logistic lineer regres-sion analysis showed that NLR> 3.17 was an independent predictor of tumor size> 5 cm and hyponatremia in patients with hepatocellular carcinoma (p: 0.010, p: 0.012, respectively). Conclusions: The value of blood neutrophil to lymphocyte ratio at the time of diagnosis in patients with hepatocellular carcinoma was a good predictor of tumor size and grade of disease.
  • Öğe
    Is thiol/disulphide homeostasis reliable as an additional serum marker to PSA in the diagnosis of prostate cancer?
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Topaktaş, Ramazan; Ürkmez, Ahmet; Kutluhan, Musab Ali; Akkoç, Ali; Özsoy, Emrah; Erel, Özcan
    Aim: We aimed to investigate thiol/disulphide homeostasis as an additional serum marker to prostate specific antigen (PSA) in the diagnosis of prostate cancer. Patients and Methods: Prospective study was conducted among 174 patients with PSA levels of 2.5–20 ng/mL without suspicion of malignancy in rectal examination and who underwent prostate needle biopsy. A total of 75 patients were included in our study after exclusion criteria. Serum PSA, thiol, and disulphide levels of the patients were recorded prior to biopsy. In this study, 25 patients with pathology results indicating prostate cancer, 25 randomly selected patients with pathology results indicating chronic prostatitis, and 25 randomly selected patients with pathology results indicating benign prostate hyperplasia (BPH) were included. Results: Total and native thiol levels were higher in prostate cancer group than in BPH and chronic prostatitis groups; however, no statistically significant difference was observed (p> 0.05). When prostate cancer sub-groups were investigated, total and native thiol levels were noted to be higher in patients with a Gleason score of 7, 8, and 9 than in those with a Gleason score of 6; however, no statistically significant difference was observed (p> 0.05). Conclusions: Thiol levels were higher in prostate cancer group than in benign disease (BPH and chronic prostatitis) groups; these levels were also higher in group with high Gleason scores (Gleason 7, 8, or 9) than in group with a low Gleason score (Gleason 6); however, these differences were not statistically significant.
  • Öğe
    Geriatrik kalça kırıklarında talon proksimal femoral çivileme (pfn) proksimal femoral çivi-antirotasyon (PFN-A) kadar başarılı mı?
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Arıcan, Gökhun; Subaşı, Özay; Özmeriç, Ahmet; İltar, Serkan; Alemdaroğlu, Kadir Bahadır; Dinçel, Veysel Ercan
    Amaç: PFN-A kullanılarak tedavi edilen hastaların fonksiyonel ve radyolojik sonuçlarını ve radyasyon maruziyetini Talon kilitli PFN ile karşılaştırdık. Yöntem: Çalışmaya 2014-2018 tarihleri arasında proksimal femur kırığı tanısı ile PFN yapılan 60 yaşından büyük 92 hasta (43 kadın,49 erkek; ort. yaş 75.01 yıl) dahil edildi. Retrospektif çalışmamızda hastalar Talon kilitli PFN grubu (grup 1, n=46) ve PFN-A grubu (grup 2, n=46) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastaların demografik verileri, kırık tipleri, takip süreleri, kırık kaynama zamanları, radyografik bulguları, WOMAC skorları ile C-kollu skopi çekim sayıları değerlendirmeye alındı. Bulgular: Hastaların ortalama takip süreleri 11.05 aydı. Mortalite Grup I de %4.3, Grup II de %6.5 olarak bulundu. Kollodiafizer açı Grup I de 129.5±3.4, Grup II de 126.8±3.6 (p=0.01); Singh indeksi Grup I de 4.1, Grup II de 3.62 (p=0.06); kaynama Grup I de 4.62±1.06, Grup II de 5.1±1.51(p=0.68) olarak gözlendi. Skopi çekim süresi Grup I de 53.08 (45-89), Grup II de 97.4 (76-150) (p<0.05) olarak gözlendi. Kırık kaynama süreleri Grup I de 4.62±1.06, Grup II de 5.1±1.51 (p=0.68), WOMAC skorları Grup I de 69.9±4.26, Grup II de 70.2±5.75 (p=0.78) olarak tespit edildi. Grup I de 2 hastada (%4.3) komplikasyon gözlenirken, Grup II de 5 hastada (%10.8) komplikasyon gözlendi. Sonuç: Talon kilitli PFN, radyasyon maruziyetinin az olması, cerrahi sürenin daha kısa olması sebebiyle PFN sistemlerinin kolay ve güvenilir bir alternatifidir.
  • Öğe
    Prognostic effect of serum sodium, glucose, creatinine in patients with acute pulmonary thromboembolism
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Çalış, Aliye Gamze; Öğüş, Aliye Candan
    Aim: Pulmonary thromboembolism is a disease with high mortality and morbidity. In this study, the impacts of serum sodium, glucose and creatinine levels on prognosis were investigated. Patients and Methods: The data of the patients with PTE who received treatment between January 2010 and December 2012 were analyzed retrospectively. Routine laboratory values, arterial blood gas and transthoracic echocardiography results at the time of admission and 30-day mortality rates were recorded. Results: The mean serum sodium level and eGFR in the group with high mortality were significantly lower compared to the other group, while the serum glucose level was higher. When the compatibility of these markers with PESI was examined, it was found that serum sodium level and eGFR were lower and serum glucose level was higher in PESI class V compared to the other classes, and this difference was statistically significant. Conclusion: In this study, it was found that serum sodium, glucose and eGFR levels, which have the advantage of availability in every center, were compatible with RVD, troponin and PESI parameters that were previously proven prognostic factors in determining the mortality risk in acute PTE.
  • Öğe
    Clavicle hook plate technique and functional results in the treatment of acromioclavicular joint dislocation
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Etli, İbrahim; Kılıçaslan, Ömer Faruk
    Aim: The aim of this study was to evaluate the functional results of patients with acromioclavicular joint (ACJ) dislocation and who were treated surgically with Hook plate (HP) . Patients and Methods:Patients with ACE dislocation between the years of 2016- 2018 and treated surgically with clavicle KP technique were included in the study. Of the 19 patients, 17 were male and 2 were female. 13 patients had Rockwood Type IV joint dislocation and 6 patients had Rockwood Type V joint dislocation. Functional results were evaluated with modified Constant-Murley shoulder score and standard test protocol. Descriptive statistics were used for data analysis. Results: The plate was removed at 10 months after the operation due to severe pain and limitation of movement in 1 patient. Two of the patients had plate dislocation. Other patients had no complaints. Degenerative changes were detected in direct radiography in 2 patients. The mean Modified Constant-Murley Shoulder Score of the patients was 65 (min: 26, max: 84). The mean pain score of the patients was 7. Ten (53%) patients had moderate and severe pain. Four of the patients had pain at the severity of 8, 4 of the patients had pain at the severity of 10, and 2 of the patients had pain at the severity of 12. The mean daily life activity score of the patients was 12 (min: 6-max: 20). The flexion and abduction score of the patients were lower than the external rotation and internal rotation. The mean total motion score of the patients was calculated as 27 (min: 8-max: 36). Conclusion: The HP method in the treatment of ACJ dislocation is early movement and load can be given, surgery is short and easy to apply as a method. However, it causes moderate and severe pain. This may affect functional results.
  • Öğe
    Risk factors for nosocomial pan drug resistant acinetobacter baumannii infections
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Tunay, Havva; Demirdal, Tuna; Demirtürk, Neşe
    Aim: Acinetobacter baumannii is an important nosocomial pathogen. The purpose of this study was to identify risk factors and mortality of nosocomial infections caused by pan drug resistant (PDR) Acinetobacter baumannii and to characterize their effects on mortality. Patients and Methods: This study was performed at the Afyon Kocatepe University Faculty of Medicine. Nosocomial infections were defined according to the American Center for Disease Control (CDC). Patients with nosocomial infections caused by Acinetobacter baumannii were included in the study. Patients identified as PDR Acinetobacter baumannii and non-PDR Acinetobacter baumannii infection were compared in terms of risk factors. Results: Two different groups were constructed, one group consisting of 145 PDR and the other of 145 non-PDR Acinetobacter baumannii cases. Stay history in an internal intensive care unit (p=0.001), their duration of hospital stay (p=0.031), renal disease (p=0.003), mechanical ventilation (p=0.001), prior usage history of carbapenem (p=0.001), presence of nosocomial pneumonia (p=0.001), were independent risk factors associated with PDR Acinetobacter baumannii infections. The mortality rate for the PDR group was 61.8% and it was 38.2% in the non-PDR group (p=0.008). Conclusion: PDR Acinetobacter baumannii infections are important nosocomial infections with a high mortality rate. Patients’ carbapenem usage, stay history in an internal intensive care unit, renal comorbid diseases, and a diagnosis of nosocomial pneumonia are important risk factors for PDR Acinetobacter baumannii infections. In nosocomial infections caused by PDR Acinetobacter baumannii, many risk factors were modifiable.
  • Öğe
    Evaluation of the novel electrocardiographic parameters in patients with acute cholecystitis
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Öncel, Can Ramazan; Çalış, Hasan
    Aim: Acute cholecystitis (AC) can display electrocardiographic changes mim-icking cardiovascular disorders. The aim of this study is to evaluate electrocardiographic changes with novel parameters in patients with AC. Methods: This study included 34 patients with AC and 30 controls. Control group was consisted of age and gender matched individuals without any cardiovascular and systemic disease. Demographic and clinical data were recorded. The electrocardiographic measurements were done in order to calculate QT interval , corrected QT (QTc) interval, peak and the end of the T wave (Tp-e), Tp-e/QT ratio and p wave durations. Results: In our study there was no significant difference b etween two g roups in terms of demographic data and clinical features. QT interval , corrected QT (QTc) interval, peak and the end of the T wave (Tp-e), and p wave durations were similiar in the two groups. No statistically significant difference was found between two groups in terms of p wave dispersion and Tp-e/QT ratio. ( 38.0±3.9 vs 37.9±4.4, p:0.93; 0.21±0.07 vs 0.20±0.09, p:0.26 respectively) Conclusion: Patients with acute cholecystitis have similiar electrophysiological properties of myocardium and atrium on electrocardiography as compared with healthy controls.
  • Öğe
    Investigation of the effect of adalimumab on experimental brain injury in mice
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Günal, Mehmet Yalçın; Çankaya, Seyda; Tönük, Şükrü Burak; Özdemir, Ekrem Musa; Şakul, Ayşe Arzu Sayın
    Aim: We aimed to investigate the neuroprotective role of adalimumab based on the hypothesis that "TNF-alpha inhibitor adalimumab may affect inflammationrelated neuronal injury due to its anti-inflammatory effect". Methods: To investigate the effects of adalimumab, we induced brain injury in mice using a cold trauma model and evaluated the underlying cell survival/ death mechanisms via cresyl violet and calculated infarct/edema volume with image analyze system. Results: Although our data indicated a tendency to decreased infarct and edema volume, these findings are not significant statistically. Conclusion: To the best of our knowledge, this is the first study evaluating the neuroprotective effect of adalimumab on injured neurons.
  • Öğe
    Association between inflammatory markers and primary hyperparathyroidism
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Beysel, Selvihan; Çalışkan, Muhammed Mustafa Tuncer; Kızılgül, Muhammed; Çilekar, Murat; Özbek, Mustafa Cem; Çakal, Erman
    Aim: Primary hyperparathyroidism (PHP) is associated with systemic inflam-mation. The effect of parathyroidectomy (PTX) on inflammatory markers is contro-versial. The aim of our study was to investigate changes in inflammatory markers including C-reactive protein (hs-CRP), platelet-to-lymphocyte ratio (PLR), and red cell distribution width (RDW) before and after PTX. Patients and Methods: PHP patients (n=55) and age and sex matched healthy controls (n=50) were included in the study. The clinical and laboratory results of the PHP and control groups were compared before PTX and 6-months after PTX. Results: At baseline, serum hs-CRP (4.01±3.44 vs. 2.48±1.73 mg/L), PLR (127.21±25.77 vs. 103.63±32.52), RDW (15.50±2.53 % vs. 13.49±0.70 %) values were higher in the PHP group than in the control group (p<0.05). After PTX, hs-CRP (3.59±3.07 mg/L), PLR (123.03±31.94), RDW (14.25±1.51 %) values did not change (p>0.05). Post-PTX hs-CRP, PLR, and RDW values were higher in the PHP group than in the control group (p<0.05). PTH value was positively correlated with pre-PTX hs-CRP (r2=0.377, p=0.001), PLR (r2=0.234, p=0.023), RDW (r2=0.296, p=0.004). Conclusion: Before PTX, inflammatory markers were higher in PHP patients compared with healthy controls. After PTX, the inflammatory markers did not significantly decrease; however these postoperative markers were higher than controls. İnflammation occurs in PHP patients, and also shows a partial recovery from inflammation despite successful surgery
  • Öğe
    Miringoplastide greft materyali olarak temporal kas fasyası ve konkal kıkırdak kullanımının erken ve geç dönem anatomik ve fonksiyonel karşılaştırılması
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Güler, İsmail; Baklacı, Deniz; Kuzucu, İhsan; Kum, Rauf Oğuzhan; Özcan, Müge
    Amaç: Timpanik membran perforasyonlarının onarımı için uygulanan miringoplasti ameliyatlarında temporal kas fasyası (TKF) ve konkal kıkırdak (KK) greftlerinin erken ve geç dönem anatomik ve fonksiyonel sonuçları karşılaştırıldı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya kliniğimizde Nisan 2016 - Nisan 2018 tarihleri arasında opere edilen toplam 110 miringoplasti hastası dahil edildi. Her hasta için yaş, cinsiyet, greft materyali (TKF/KK), preoperatif ve postoperatif işitme seviyeleri, greft başarısı ve fonksiyonel başarı (hava-kemik aralığı < 10 dB) kaydedildi . Bulgular: Erken dönem greft başarısı açısından TFK (%93.5) ve KK (%93.8) grupları arasında anlamlı bir fark yoktu. (p= 0.966). Geç dönem greft başarısı açısından TFK (%85.5) ve KK (%91.7) grupları arasında anlamlı bir fark yoktu. (p= 0.319). Erken dönem fonksiyonel başarı açısından TFK (%87.1) ve KK (%85.4) grupları arasında anlamlı bir fark yoktu. (p= 0.799). Geç dönem fonksiyonel başarı açısından TFK (%82.3) ve KK (%83.3) grupları arasında anlamlı bir fark yoktu. (p= 0.882). Sonuç: Çalışmamızın sonucu TKF ve KK greftlerinin erken dönemde benzer başarı oranlarına sahip olduğunu gösterdi. Konkal kartilaj, geç dönem greft başarı oranının yüksek olması ve işitme üzerinde olumsuz bir etkisi olmaması nedeniyle primer miringoplastide güvenle tercih edilebilir.
  • Öğe
    Effect of prenatal citalopram exposure on motor and cognitive functions of rats
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2019) Zaimoğlu, Ayşenur; Akyüz, Bahar; Bilge, Süleyman Sırrı
    Aim: Physicians mostly prescribe selective serotonin reuptake inhibitors in the treatment of depression in pregnancy. However, there is little information on teratogenic effects of selective serotonin reuptake inhibitors. This study aims to investigate the effects of prenatal exposure to citalopram, one of the most prescribed antidepressants, on developmental characteristics, reflex and motor functions of rat pups. Materials and Methods: 12-14 weeks old, pregnant Sprague-Dawley rats were used in the experiments. Rats were divided into 3 groups and separated into individual cages. When treatment groups received 5 and 20 mg/kg/d citalopram by orogastric gavage from gestational days 1 to 18, control group received the same amount of saline (2 ml/kg/d). After birth duration of gestation, number of live and dead pups and gross malformation are evaluated. Eye opening, pinna detachment, incisor eruption, the development of fur and weight gain were monitored as developmental parameters. Markers for reflex development were identified as righting reflex, negative geotaxis and grip response. Motor developments and cognitive functions were established with locomotor activity test, T-maze, holeboard, Y-maze and passive avoidance test. Results: Developmental parameters, reflex, motor and cognitive development assessments of pups were not significantly different in treatment groups compared to control group. Conclusion: The results of the study show that prenatal exposure to citalopram has no effect on motor and cognitive functions of rat offspring.