2018 - Cilt 2 - Sayı 3

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 14 / 14
  • Öğe
    Prolaktinomalı olguların klinik değerlendirilmesi
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Gökosmanoğlu, Feyzi
    Amaç: Kliniğimizdeki agresif seyirli prolaktinoma olgularının tedavi sonuçları ve tedavi yöntemleri retrospektif olarak değerlendirildi. Buna benzer olgularda en uygun takip ve tedavi stratejilerinin belirlenebilmesi amaçlandı. Hastalar ve Yöntem: Bu çalışmamızda, 2004-2013 yılları arasında endokrinoloji kliniği’mizde arşive kayıtlı hipofiz konseyinde multidisipliner yaklaşımla izlenen vakaların verileri retrospektif olarak incelendi. Hastalar medikal tedavi ile remisyon, cerrahi ile remisyon, cerrahi sonrası medikal tedavi ile remisyon, ilaç dirençleri, cerrahi ve medikal tedavi sonrası tümörde progresyon sonrası ikinci cerrahi olarak sınıflandırıldı. Bulgular: Araştırmaya toplam 65 hasta alındı. Hastaların %61.5 (n=40) kadın, %38.4 (n=25) erkek idi. ..Olgular grup 1; makroadenom ( olguların %60’ı), grup 2; mikroadenom (olguların %40’ı) olarak ikiye ayrıldı. Olgulardan 37 kişiye medikal, 7 kişiye cerrahi, 17 kişiye cerrahi sonrası medikal tedavi uygulanmış. Mikroadenom nedeniyle takip edilen olgulardan %69.4’ü medikal tedavi ile, %8.3’ü cerrahi tedavi ile, %8.3’ü cerrahi sonrası medikal tedavi ile remisyon sağlanmış olduğu görüldü. Makroadenom nedeniyle takip edilen 25 olgudan %20 medikal tedavi ile, %16 cerrahi tedavi ile, %48 cerrahi sonrası medikal tedavi ile remisyon sağlandığı saptandı. Olgularda ortalama direnç %11.4 olarak saptandı. Sonuç: Prolaktinoma benign karakterine rağmen tedavisi güç bir hipofiz tümörüdür. Medikal tedavi yanıtlarımız literatür ile benzer olmasına rağmen cerrahi operasyon sıklığımız literatürden daha fazla saptandı. Bu durum çalışmaya ağresif seyirli olguların alınması ile açıklanmaktadır.
  • Öğe
    Topikal anestezik damlanın oküler biyometri ölçümlerine etkisinin incelenmesi
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Coşkun, Mehmet Enes
    Amaç: Topikal anestezik kullanımının aksiyel uzunluk(AU), ortalama keratometri(KM), merkezi kornea kalınlığı (MKK), ön kamara derinliği (ÖKD), göz içi lens güç (GİLG) değerlerine etkisinin incelenmesi. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya rutin göz muayenesi için polikliniğimize başvuran herhangi bir oküler veya sistemik hastalığı olmayan, sistemik veya oküler ilaç kullanmayan emetrop kişiler dahil edildi. Olguların ortalama yaşı 22,80±2,29 (18-26) yıldı. 15 erkek 15 kadın, 30 kişinin 30 gözü çalışmaya dahil edildi, sağ gözler çalışma, sol gözler kontrol grubu olarak kabul edildi. Çalışma grubu kendi içinde topikal anestezik (% 0.5 proparakain hidroklorür,Alcaine,Alcon) öncesi, 20 saniye sonrası ve 2 dakika sonrası değerleri olarak üçe ayrıldı. Diğer gözlere topikal anestezik damlatılmadı ve başlangıç, 20 saniye ve 2 dakika sonrası değerler alındı. Tüm ölçümler optik biyometri (ALScan Nidek Japonya) cihazı ile yapıldı. Bulgular: Kontrol grubunda başlangıç, 20 saniye sonrası ve 2 dakika sonrası tüm ölçüm değerlerinde herhangi değişiklik izlenmedi.(p>0.05) Çalışma grubunda AU,ÖKD,KM ve GİLG değerlerinde hem çalışma grubunun başlangıç, 20 saniye ve 2 dakika sonrası değerleri arasında hem de kontrol grubunun değerleri arasında anlamlı farklılık izlenmedi. (p>0.05) MKKde ise anestezik damladan 20 saniye sonrası değerler hem damla öncesi, hem 2 dakika sonrası ve hem de kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı farklı bulundu. (p<0.05) Sonuç: Çalışmamızda AU, KM, ÖKD ve GİLG hesaplamalarına anestezik damlatılmasının etkisinin olmadığını gözlemledik. MKK de ise damladan 20 saniye sonrası değerlerin anlamlı derecede yüksek bulunmasından dolayı bunun özellikle göz içi basıncı ölçümünde göz önünde bulundurulmasını önermekteyiz.
  • Öğe
    Endometriyal patolojilerde prostat spesifik antijen ekspresyonunun incelenmesi
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Sümer, Dinçer; Yenisu, Ayşe Gonca; Boztosun, Abdullah; Özer, Hatice; Aker, Handan; Yanık, Ali
    Amaç: Bu çalışmanın amacı Prostat Spesifik Antijen ekspresyonunu proliferatif endometriyum, endometriyal hiperplazi ve endometriyum kanseri dokularında immünhistokimyasal olarak araştırmak ve kıyaslamaktır. Hastalar ve Yöntemler: Endometrioid tip Endometrial Karsinom tanısı almış 31, Endometriyal Hiperplazi tanısı almış 29 ve Proliferatif Endometriyum tanısı almış 28 olmak üzere toplam 88 olguya ait histerektomi materyali araştırma kapsamına alınmıştır. Her olguda patolojiyi en iyi gösteren bir parafin blok prostat spesifik antijen ile immünhistokimyasal boyama için kullanılmıştır. Pozitif boyanan hücre sayısı ve boyanma yoğunluğu semikantitatif olarak belirlenmiştir. Her bir vaka için iki parametre çarpılarak 0 ile 12 arası nihai puan elde edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya alınan toplam 88 histerektomi materyalinin 70’inde (%79.5) PSA ekspresyonu olduğu görülmüştür. İmmünhistokimyasal boyanma puanlarına bakıldığında proliferatif endometriyum ortalama puanın 3,4±3, Endometriyal hiperplazi grubunda 4,1±3,Endometriyum kanseri grubunda 2,2±3 olduğu görülmüştür. Grupların boyanma puanları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Karsinom grubunda hastalığın evresi ve grade’i PSA ekspresyonu açısından farklılık göstermemektedir. Sonuç: Çalışmamız Prostat spesifik antijenin endometriyum dokusunda yüksek oranda eksprese olduğunu göstermektedir. Bu ekspresyon endometriyal patolojiler arasında istatistiksek olarak anlamlı fark kazanmamaktadır ve PSA’nın endometriyal karsinom ile ilişkili olmadığını işaret etmektedir.
  • Öğe
    Psikiyatri polikliniği: Şizofreni tedavisi bağlamında kesitsel bir çalışma
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Kuru, Tacettin; Türkçapar, M.Hakan
    Amaç: Bu çalışmanın amacı; Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiatri Polikliniğine başvuran hastaların sosyodemografik özelliklerini araştırmak ve Şizofreni tanısı alan hastaların tedavi ve takip sonuçlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Psikiyatri polikliniğine yapılan 2707 başvuru değerlendirildi. Ayrıca şizofreni hastalarına poliklinik şartlarında uygulanan tedaviler incelendi. Bulgular: Araştırma süresince psikiyatri polikliniğine toplam 2707 başvuru yapılmıştır. Çalışmaya alınan hastaların 649’u (%24) şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar,506’sı (%18,7) depresif bozukluklar, 389’u (%14,4) anksiyete bozuklukları, 117’si (%4,3) bipolar bozukluklar tanısı almıştı. Şizofreni hastalarının 347’si (%62) tek ilaç kullanıyordu. Bu hastaların 287’si (%51,3) atipik antipsikotik, 60’ı (%10,7)ise tipik antipsikotik almaktaydı. Hastaların 205’i (%36,6) kombine antipsikotik kullanmaktaydı. Çalışmamızda şizofreni hastalarının %77,5’ine, tek başına veya kombinasyon şeklinde atipik antipsikotik reçetelendiğini saptadık. Sonuç: Psikiyatri poliklinikleri, psikiyatrik tedavinin en önemli çalışma alanlarıdır. Belirgin yeti yıkımına yol açan kronik hastalıkların, hastalığa özelleşmiş rehabilitasyon alanlarında değerlendirilmesi, psikiyatri polikliniklerinin hem hizmet hem de araştırma alanlarında daha etkin kullanımını sağlayacaktır. Şizofreni tedavisinde, literatüre uygun ancak tedavi protokollerine uymayan sonuçlar saptadık. Şizofreni tedavisinde, ilaç dışı tedavileri de içeren bütüncül tedavi yaklaşımına daha fazla dikkat çekilmelidir.
  • Öğe
    Vatos balığı sokmasına bağlı doku laserasyonu ve sistemik bulgular: Olgu sunumu
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Göğüş, Fevzi Yılmaz; Tülübaş, Gül Ayhan; Selvi, Fatih
    Tüm dünyada deniz canlılarına bağlı yaralanmalar sık görülmektedir. Vatoz yaralanmaları çoğunlukla benign olmasına rağmen, bazıları yaşamı tehdit edebilir. Biz bu vakada balık tutarken vatoz balığının sokması sonucu acil servise başvuran ve lokal ve sistemik semptomları olan 52 yaşında erkek hastanın acil yönetimini sunuyoruz.
  • Öğe
    Diz osteoartritinde intraartiküler hyalüronik asit ve tenoksikamın ağrı ve diz eklem fonksiyonları üzerine etkilerinin karşılaştırılması
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Özkılıç, Recai; Kuru, Tolgahan; İpek, Serdar; Keskin, Ekrem; Işık, Memet Cengiz; Kaya, Yasin Emre
    Amaç: Bu çalışmada gonartrozlu hastalarda intraartiküler hyalüronik asit (HA) ve tenoksikam uygulanmasının eklem hareket açıklığı (EHA) ve ağrı üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntem: Bu çalışma prospektif, randomize olmayan kontrollü ve tek kör olarak planlanmıştır. ACR (American College of Rheumatology) kritelerine göre Grade II ve Grade III osteoartrit (OA) tanısı konulmuş 60 hasta çalışmaya ardışık olarak alındı. Hastalar iki gruba ayrılarak birinci gruba birer hafta arayla 3 doz intraartiküler HA, diğer gruba ise tek doz intraartiküler tenoksikam uygulandı. Grupların tedavi öncesi ve sonrası VAS ve EHA değerleri karşılaştırıldı. Bulgular: HA Grubu’nda yer alan hastaların 20’si (%66.6) kadın, 10’u (%33.3) erkekti ve bu hastaların yaş ortalaması 59.6 (yaş aralığı 45-75) yıl idi. Tenoksikam Grubu'nda yer alan hastaların 24’ü (%80) kadın, 6’sı (%20) erkekti ve bu grubun yaş ortalası 61.5 (yaş aralığı 45-75) yıl idi. Tedavi sonrası her iki grupta da tedavi öncesine göre 1. Gün, 15. Gün, 1. ay, 2. ay ve 3. ay değerlerinde VAS, dizin fleksiyon ve ekstansiyon EHA’sında artış saptanmıştır (p<0.05). Gruplar arası değişim miktarları karşılaştırıldığında, erken dönemde Tenoksikam Grubu’ndaki değişiklikler daha belirgindi fakattedavi sonrası 3. ay değerlerinde iki grup açısından fark saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Grade 2-3 diz OA’li hastalarda intraartikuler HA ve tenoksikam uygulamalarının etkin ve güvenilir yöntemler olduğu; fakat tenoksikamın HA’ya g
  • Öğe
    Ponseti yöntemiyle tedavi edilen konjenital pes ekinovaruslu hastaların orta dönem sonuçları
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Altun, Güray; Kurtulmuş, Tuhan
    Amaç: Konjenital Pes Ekinovarus (KPEV) deformiteli hastalarda Ponseti tekniğiyle manipulasyon ve alçı tedavi yönteminin orta dönem klinik sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğinde 2005 - 2009 yılları arasında Ponseti tekniğiyle manipulasyon ve alçı yöntemiyle tedavi edilen 35 hastanın, 22’si erkek 13’ü kızdı. KPEV’li 56 ayağın 21’i bilateral, 14’ü tek taraflıydı. Klinik sonuçlar Pirani skorlama sistemine göre değerlendirildi. Tüm hastaların tedavisine hastanemize başvurduğu andan itibaren başlandı. Hastaların yaşı 2 günle 2 ay arasındaydı. Hasta başına ortalama 7 (5-11) adet alçı yapıldı. Tüm hastaların aşilotomileri ameliyathane koşullarında yapıldı. Aşilotomi ve 3 hafta alçı uygulamasını takiben tüm hastalar Dennis Brown ateliyle ortalama 28 (20-36) ay takip edildi. Bulgular: Ön ve arka ayak skorlarında tedavi sonrası düzelme anlamlı derecedeydi (p<0.001). Tedaviye başlama yaşının tedaviye etkisi olmadığı görüldü (p>0.05). Abduksiyon breysi tedavisinin takibi sırasında iki hastanın aşilotomisinin, özellikle ekin deformitesinin nüks etmesi sebebiyle, tekrarlanması gerekti. Sekiz hastaya seri alçılama tedavisinden sonra ayak bileği dorsifleksiyonunun 15 dereceden fazla olması nedeniyle aşilotomi yapılmadı. Sonuç: KPEV’li hastalarda Ponseti yöntemi, tekniğine uygun yapıldığında ve hastaların takipleri düzenli gerçekleştirildiğinde başarılı bir tedavi yöntemi olarak uygulanabilir.
  • Öğe
    Timing and sequence of eruption of primary teeth in southern Turkish children
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Çoban, Bayram; Kansu, Leyla; Dolgun, Anıl Barak
    Aim: The aim of the present study was to evaluating the sequence and timing of primary teeth eruption, as well as gender differences, in children that living in south of Turkey. Patients and Methods: This study was conducted on 584 healthy children under 36 months. A tooth was considered to be erupted when any part of it had pierced through the gingiva and had seen, and touched. The Primary Universal Numbering System was used for dental notation. Results: In this study, there were 318 boys and 266 girls with mean age of the children were 13.14 months. The first primary tooth was erupted, on average, at 208 days and last primary tooth at 741 days. The tooth erupting in order was central incisor, lateral incisor, first molar, canine, and second molar. Conclusions: Timing and sequence of primary teeth eruption in southern Turkish children were found similar results which previously reported studies that living children in the other geographical area. Between gender and time of the primary teeth eruption was found no significant difference.
  • Öğe
    Effects of maximal androgen blockade therapy on hematological, biochemical and bone density parameters in locally advanced prostate
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Demirelli, Erhan; Haliloğlu, Ahmet Hakan; Gülpınar, Ömer; Sönmez, Mehmet Giray; Bedük, Yaşar; Küpeli, Sadettin
    Aim: In the present study we aimed to check the impact of maximal androgen deprivation therapy (MADT) on cellular blood components such as hemoglobin (Hb) and hematocrit (Htc) fasting blood glucose (FBG), serum lipid values and bone mineral density (BMD) in locally advanced prostate cancer. Patients and Methods: Having been treated with maximal androgen blockade therapy, thirty-nine patients' initial values and at the twelfth month values of hemoglobin (Hb), hematocrit (Htc), FBG, total cholesterol (tChol), triglyceride (TG), high density lipoprotein (HDL), low density lipoprotein (LDL) and spine BMD were recorded. Statistical comparisons of initial and at the twelfth month values were performed. Results: A statistically significant decrease was recorded in Hb and BMD values after one year MADT. On the other hand, TG, tChol, LDL, HDL and FBG values showed a statistically significant increase. Although Hb levels were significantly reduced, none of our patients developed symptoms of anemia. Fourteen of 37 patients whose FBG levels were under 110 mg/dl before treatment, increased over 110 mg/dl at the twelfth month of treatment. Seven patients developed diabetes mellitus (DM) after treatment. Moreover, T score evaluation revealed newly developed osteoporosis in 4 patients. All of the patients with developed osteoporosis had osteopenic T score values before treatment. No bone fractures occurred in any of our patients. Conclusion: Our study points out the increase of FBG related to the treatment of MADT. Decrease in BMD is higher in previously osteopenic patients. The lack of bone fracture and anemia symptoms might be considered as a result of evaluation of the early data on MADT.
  • Öğe
    Antalya eğitim ve araştırma hastanesi acil servisi’ne başvuran kuduz şüpheli hayvan temaslı hastaların değerlendirilmesi
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Karataş, Mehmet Akif; Göğüş, Fevzi Yılmaz; Demir, Tayfun Anıl; Okudan, Resmiye Nur; Çalışkan, Gülsüm; Keskin, Olgun
    Amaç: Bu çalışmada, ülkemiz için önemli bir halk sağlığı sorunu olan kuduz ve dolayısı ile kuduz şüpheli temas olgularında temas öncesi ve temas sonrası profilaksisinin önemini belirtmek amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntem: Bu çalışmada acil servise kuduz şüpheli hayvan teması nedeniyle gelen 3455 hasta retrospektif olarak incelenmiştir. Çalışma verileri değerlendirilirken niteliksel verilerin karşılaştırılmasında Pearson Chi-Square, One samples ve Independent samples T testinden yararlanılmıştır. Tanımlayıcı veriler frekans ve % ile ifade edildi p < 0.05 değeri istatiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Toplam 3455 hastanın 1454’ ü (%42.1) kadın, 2001’ i (%57.9) erkek ve hastaların yaş ortalaması 26,99 ± 19,905 (min 1, max 92 yaş) yaş idi. 780 (%22.5) hastaya 2-1-1 şeması, 2059 (%59.5) hastaya 4 doz şeması, 235 (%6.8) hastaya 5 doz aşı şeması uygulanmıştır. 1693 (%49) hastaya immunoglobulin (IG) yapılmıştır. 84 (%2.4) hasta profilaksi gerektirmediği için aşı takvimine alınmamıştır. 1848 (%53.4) hastaya tetanoz profilaksisi yapılmıştır. Sonuç: Bölgemizde kuduz riskli temas önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kuduz şüpheli hayvan teması acil bir durumdur. Kuduz uygun yara bakımı ve uygun profilaksi ile %100 önlenebilir.
  • Öğe
    Otojen hamstring tendon grefti ve transfiks tekniği ile uygulanan artroskopik önçapraz bağ rekonstrüksiyonu kısa dönem sonuçları
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Basılgan, Seçkin; Dinçel, Yaşar Mahsut
    Amaç: Ön çapraz bağ yaralanmalarının (ÖÇB) otojen hamstring tendon grefti (OHTG) ve transfiks tekniği ile rekonstrüksiyonunun erken sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Hastalar ve Yöntem: 2007- 2009 yılları arasında hastanemizde ÖÇB tamiri yapılan postop 2 yıl takibi olan 62 hastanın 55’i çalışmaya alındı. Çalışmada, hastaların fonksiyonel değerlendirmesi için ameliyat öncesi ve sonrası Tegner aktivite skalası, Lysholm skorlama sistemi ve IKDC (International Knee Documentation Committee) diz bağ değerlendirme sistemleri, stabilizasyon testleri için Lachman, Pivot-Shift ve ön çekmece testlerine ek olarak kantitatif bir sonuç veren Kt-1000 testi uygulandı. Bulgular: Ameliyat öncesi Lysholm skorları ortalaması 61 iken , yapılan son kontrolde 94 bulundu. Ameliyat öncesi IKDC skorlarına bakıldığında 5 hasta B, 40 hasta C ve 10 hasta D iken ameliyat sonrası, 12 hasta A, 36 hasta B, 7 hasta C olarak bulundu. Tegner aktivite skalası; ameliyat öncesi ortalama 3,2 iken ameliyat sonrası bu değer ortalama 6,8’e yükseldi. Bağımlı gruplarda t testi ile yapılan istatiksel çalışmada iki grup arasında anlamlı fark tespit edildi ( p< 0.05). Kt-1000 artrometre ölçümünde, translasyon farkı 45 hastada 3 mm'den az, 7 hastada 3mm-5mm arasında ve 3 hastada 5 mm’nin üzerinde bulundu. Sonuç: Yapılan değerlendirmeler sonucunda OHTG kullanımı ve transfix tekniği ile tespitin, ÖÇB yaralanmalı hastalarda kullanılabilecek bir teknik olduğu sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Pericardial bleeding following covered stent thrombosis: sharp blade on both sides
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Çoner, Ali; Çiçek, Davran; Akıncı, Sinan; Saba, Tonguç; Müderrisoğlu, Haldun
    Advancements in coronary stent technology encourage interventional cardiologists in performing more complex, percutaneous interventions. Coronary perforation is a lethal complication of percutaneous coronary artery interventions and should be managed within seconds to minutes. Despite technological advancements, coronary perforation incidence has not declined over the years. This consistent incidence of coronary perforation may be related to increased number of complex, percutaneous coronary artery interventions. Covered stent implantation is a life-saving solution during the course of this emergent complication but also carries its own short and long term risks in the follow-up of these patients. Herein this report, we aimed to present a successful management of a case of coronary perforation by covered stent implantation but complicated during in-hospital period in the following days.
  • Öğe
    A rare case of parathyroid carcinoma, presented with functional lung metastases
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Cengiz, Hasret; Baş, Süleyman; Tütüncü, Ateş Yasemin
    Parathyroid carcinoma is one of the rarest endocrinologic tumors. It covers on average %1 of all hyperparathyroid cases. It can be seen as a part of genetic syndromes or generally as sporadic cases. Man/Woman ratio is 0,8/1 . Parathyroid Carcinoma is usually hormonally active and presents with advanced hypercalcemia and related clinic, and most cases have also a palpable or even detectable big neck mass. Our case is an exciting and rare case due to first presentation is hypercalcemia and hyperparathyroidia with lung methastazes without detectable parathyroid mass in neck.
  • Öğe
    Alt ekstremite uzatma osteotomilerinin klinik sonuçları
    (Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, 2018) Özer, Devrim; Arıkan, Yavuz
    Amaç : Çalışmamızda; alt eksremite kısalığı olan hastalarda, monolateral ve halkalı eksternal fiksatör kullanılarak, distraksion osteogenezi tekniği ile yaptığımız uzatma olgularımızın sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Çalışmamızda;12 hastanın 16 alt ekstremitesinde distraksion osteogenezi tekniği ile yapılan alt eksremite uzatma osteotomilerinin sonuçlarını açıklamaya çalıştık. Hastaların 7'i kadın, 5'i erkek di. Ortalama yaş 11,8(4-26) dı. Hastaların 4'ünin femuru, 4'ünün tibiası ve 4 hastanın da hem femuru hem de tibiası uzatılmıştır. 15 hastanın uzatmasında monolateral eksternal fiksatör(orthofix), bir hastanın uzatmasında İlizarov'un halkalı eksternal fiksatörü kullanıldı. Bulgular: Ortalama uzama miktarı 3,5 cm(2-7), uzatma öncesi bekleme süresi ortalama 13,2 gün(9-20), iyileşme indeksi ortalama 52(31-90), kazanılan uzunluğun uzatılan kemik segmentine oranı ortalama %13,6(%5-%19), fiksatörlerin kalış süresi ortalama 182 gün(140-270)dür. Yapılan 16 alt ekstremite uzatma isleminde 20 komplikasyon görüldü. En sık görülen komplikasyon (9 hastada) Açılanmadır. Sonuç : İlizarov'un uzatma prensiplerine bağlı olarak yapılan uzatmalarda ,uzatmalar başarılı şekilde gerçekleşmektedir; ancak komplikasyon sayısının fazla olabileceği ve operasyon deneyimin önemli olduğu unutulmamalıdır.